|
Ör: Yüce dağ başında siyah tül vardır. Benzeyen: bulut(söylenmemiş) Benzetilen: siyah tül (söylenmiş) Ör: Havada bir dost eli okşuyor derimizi Benzeyen: Rüzgâr(söylenmemiş) Benzetilen: dost eli(söylenmiş) b. Kapalı istiare: Benzetme öğelerinden sadece benzeyenle yapılan istiaredir. Kapalı istiarede kendisine benzetilen yer almaz. Ör: Yüce dağların başında Salkım salkım olan bulut. Benzeyen: Bulut (var) Kendisine benzetilen: üzüm (yok) Ör: Bir arslan miyav dedi Minik fare kükredi Fareden korktu kedi Kedi pır uçuverdi Dörtlükte ‘’aslan’’ , ‘’miyav’’ sözcüğüyle kediye; fare, kükredi sözcüğüyle aslana; ‘’kedi’’ ‘’uçuverdi’’ sözcüğüyle kuşa benzetilmiştir. Ancak dörtlükte benzetilene yer verilmemiştir. Teşhis (Kişileştirme): İnsan dışındaki canlı ve cansız varlıklara insana özgü bir özellik verme sanatına teşhis denir. Ör: Ağlama karanfil beni de ağlatma Sil gözyaşlarını İntak (Konuşturma): İnsan dışındaki canlı ve cansız varlıkların konuşturulması sanatıdır. Konuşturma kişileştirmeden sonra gelir. Varlıklar önce kişileştirilir sonra gerekirse konuşturulur. Her intakta bir kişileştirme vardır ama her kişileştirmede bir intak yoktur. Fabllar bu sanata örnektir. Ör: Mor menekşe: “Bana dokunma!’’diye bağırdı. Tezat (Karşıtlık): Aynı varlığın, olayın, durumun birbirine karşıt iki yönünü bir arada belirtmeye ya da birbirine karşıt kavramlar arasında ilgi kurmaya tezat denir. Ömrümde zararsız günümü bilmem Her senede yüz milyonluk kârım var. (Huzuri) Aşk derdiyle hoşem el çok ilâcımdan tabip Kılma derman kim helakim zehr-i dermânındadır (Fuzuli) Mübalağa (Abartma): Bir sözün etkisini arttırmak amacıyla bir şeyi olduğundan çok göstermek ya da olmayacak biçimde anlatma sanatıdır. Ör: Şühedâ fışkıracak toprağı sıksan şühedâ Ör: Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın? Gömelim gel seni tarihe desem, sığmazsın. Telmih (Hatırlatma): Söz arasında herkesin bildiği bir olaya ya da kişiye işaret etme sanatıdır. Vefasız Aslı’ya yol gösteren bu, Kerem’in sazına cevap veren bu. Gökyüzünde İsa ile, Tur dağında Musa ile, Elindeki asa ile, Çağırayım Mevlam seni. Yunus Emre Tecahül-i Arif (Bilmezlikten Gelme): Anlam inceliği oluşturmak için herkesçe bilinen bir gerçeği bilmez görünerek anlatma sanatıdır. Şakaklarıma kar mı yağdı ne var? Benim mi Allah’ım bu çizgili yüz? Cahit Sıtkı Tarancı Hüsn-i Talil (Güzel Bir Nedene Bağlama) : Sebebi bilinen bir olayın meydana gelişini, gerçek sebebinin dışında başka, güzel bir nedene bağlamadır. Senin o gül yüzünü görmek için Sana güneş bakmak için doğuyor. Tenasüp (Uygunluk) : Anlam yönünden birbiriyle ilgili sözcükleri bir arada kullanmaktır. Ör: Aşk derdiyle hoşem el çek ilacımdan tabip Kılma derman kim helakim zehr-i dermendadır. Bu dizelerde ‘’dert, derman, ilaç, tabip’’ birbiriyle ilgili sözcükler olarak kullanılmıştır. Mecaz-ı Mürsel (Ad Aktarması): Bir sözün benzetme amacı güdülmeden başka bir sözcük yerine gerçek anlamı dışında kullanılması sanatıdır. Ör: Ankara bu olaya tepki gösterdi. Burada tepki gösteren şehir değil. Ankara da bulunan hükümettir. Mecaz-ı mürsel yapılmış. Şehir söylenmiş hükümet kastedilmiştir. Ör: Cemil Meriç’i her okuyuşumda yeni bir şeyler buluyorum. (Kitabını okuyorum kendisini değil) D. ŞİİRDE YAPI Şiirin yapısı anlam ve ses kaynaşmasından oluşur. Anlam ve ses kaynaşmasından oluşan nazım birimlerine beyit, kıt’a, bent, mısra gibi isimler verilir. Dize, beyit, dörtlük gibi birimlerle ölçü, kafiye düzeni, tema ve imgeler belli bir bütün oluşturarak şiirde yapıyı meydana getirir. Nazım biçimi: Bir şiirde dizelerin kümelenişinden, uyakların sıralanış düzeninden ve ölçü özelliklerinden doğan örgüye denir. Nazım biçimlerini belirlemede en temel ölçüt nazım birimidir. Nazım türü: Bir şiirin konusuna göre aldığı addır. Nazım birimi: Bir manzumede anlam bütünlüğü taşıyan en küçük parçaya nazım birimi denir. Nazım birimi en az iki dizeden oluşmak üzere üç, dört, beş veya daha fazla dizeden oluşabilir. Mısra (Dize): Bir şiirin her bir satırına dize denir. Beyit: İki dizeden oluşan nazım birimine beyit denir. Ör: Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi Kanuni Sultan Süleyman Kıt’a (Dörtlük): Dört dizeden oluşan nazım birimine kıt’a veya dörtlük denir. Ör: Tarihim, şerefim, şiirim, her şeyim Yeryüzünde yer beğen Nereye dikilmek istersen, Seni oraya dikeyim! Arif Nihat Asya Bent: İkilik ve dörtlük dışında kalan 3, 5, 7 veya daha fazla eşit satıdaki dizelerden oluşan nazım birimine bent denir. Bugün Cuma Büyük annemi hatırlıyorum Dolayısıyla çocukluğumu Uzun olsaydı o günler! Yere düşen ekmek parçasını Öpüp başıma götürdüğüm günler! Konu: Üzerinde söz söylenen herhangi bir olay, düşünce veya duruma konu denir. Bir şiir birden fazla konuya değinebilir. Tema: Şiirin bütününe hâkim olan duygu veya hayale tema denir. Şiirin yapısını oluşturan tüm bu öğeler gerek Divan edebiyatımızda gerekse Halk edebiyatında gelenek çerçevesi içerisinde çeşitli nazım şekilleri ve türleri oluşturmak amacıyla belli ölçülerde kullanılmıştır. Oluşan bu nazım şekilleri ve türleri Halk edebiyatı ve Divan edebiyatı nazım şekilleri ve türleri başlıkları altında ele alınırlar. TÜRK EDEBİYATINDA KULLANILAN NAZIM BİÇİMLERİ İSLAMİYET ÖNCESİ TÜRK EDEBİYATI M.S. VIII. yüzyıla gelinceye kadar Türklerin henüz yazıyı kullanmadıkları dönemdeki edebiyattır. Bu dönem edebiyatı, sözlü olarak üretilmiş ve kulaktan kulağa yayılarak varlığını sürdürmüştür. Bu dönem edebiyatı müzik eşliğinde (“kopuz” adı verilen sazla) dile getirilmiştir. Ölçü, ulusal ölçümüz olan “hece” ölçüsüdür. Nazım birimi “dörtlük”tür. Dönemine göre arı(sade) bir dili vardır. Dizelere genel olarak yarım uyak hâkimdir. Daha çok doğa, aşk ve ölüm konuları işlenmiştir. Bu döneme yönelik elimizdeki en önemli ve eski kaynak Kaşgarlı Mahmut’un “Divan-ı Lügat-it Türk” adlı eseridir. Kullanılan Nazım Biçimleri: Koşuk “Sığır” denilen sürek avları sırasında söylenen şiirlerdir. Konusu daha çok doğa, aşk, savaş ve yiğitliktir. Bu tür daha sonra Halk edebiyatında “Koşma” adıyla anılmıştır. Sagu Yuğ” adı verilen ölüm törenlerinde, ölen kişilerin erdemlerini ve duyulan acıları dile getiren şiirlerdir. Divan edebiyatında “mersiye”;halk edebiyatında “ağıt” ismini almıştır. Sav Dönemin özlü sözleridir. Bugünkü atasözlerinin ilk biçimi niteliğindedir. Destan Toplumu derinden etkileyen olaylar sonunda halk arasında kendiliğinden oluşan uzun nazım türüdür. Destanların Özellikleri: Toplumun ortak görüşlerini yansıtması Olağanüstü özellikler taşıması Kişilerinin seçkin olması (Kral, Han, Hakan... vb.) Ait oldukları milletten izler taşıması Oldukça uzun olması Konuları bakımından savaş, deprem, yangın şeklinde sıralanabilmesi Türk Destanları Destanlarımız yazıya geçirilmedikleri için bugün bunların ancak konularını bilmekteyiz. Bunları da İran, Çin ve Arap kaynaklarından öğreniyoruz. A. SAKA DEVRİ DESTANLARI 1. Alp Er Tunga Destanı: Türk-İran savaşlarında Alp Er Tunga’nın yiğitliklerini ve bu savaşları anlatır. 2. Şu Destanı: İskender’le Türkler arasındaki savaşı ve Türk hakanı Şu’nun kahramanlıklarını anlatır. B. HUN DEVRİ DESTANI Oğuz Kağan Destanı: Hun hükümdarı Mete’yi ve onun yaşamını anlatır. C. GÖKTÜRK DEVRİ DESTANLARI 1. Bozkurt Destanı: Göktürklerin dişi bir kurttan türeyişini anlatır. 2. Ergenekon Destanı: Bir savaşta yenilen ve Ergenekon’a açılan Türklerin orada bir demir dağı eritip intikamlarını almalarını anlatır. D. UYGUR DEVRİ DESTANLARI 1. Türeyiş Destanı: Uygurların bir erkek kurttan türeyişi anlatılır. 2. Göç Destanı: Uygur Türklerinin anayurtlarından göçünü anlatır. Destanlar oluşumları bakımından iki grupta incelenebilir: a. Doğal Destanlar: Halk arasında ortaya çıkan anonim ürünlerdir. Bunlar genellikle daha sonra bir şair tarafından derlenip düzenlenmiştir. Bu türe örnek olarak şu destanları sıralayabiliriz. İliada, Odysseia Yunanlıların (Homeros) Kalevala Finlilerin Nibelungen Almanların Ramayana, Mahabarata Hintlilerin Cid İspanyolların Chanson de Roland Fransızların Gılgamış Sümerlerin Şehnâme İranlıların (Firdevsi) b. Yapma (Suni) Destanlar: Bir olayın doğal destana benzetilerek bir şairce destanlaştırılmasıdır. Yapma destan örneği olarak şunları sıralayabiliriz: Virgilius Aeneit Dante İlahi Komedi Tasso Kurtarılmış Kudüs Milton Kaybolmuş Cennet Fazıl Hüsnü DAĞLARCA Üç Şehitler Destanı İSLAMİ DEVİR TÜRK EDEBİYATI 1. TÜRK HALK EDEBİYATI İslamiyet öncesinden günümüze kadar kesintisiz gelen bir edebiyattır. Halk içinde yetişmiş ozanların icra ettiği bir edebiyattır. Temelinde sözlü bir gelenek vardır. Dili sadedir. Dörtlük ve yarım kafiye esaslıdır. Hece ölçüsü kullanılmıştır. Halkın dertlerini, sevinçlerini, her türlü duygularını işlemektedir. Koşma, destan, semai, varsağı, mani, ağıt, türkü, bilmece, atasözü, devriye, şathiye, ilahi, deme gibi çeşitli nazım şekilleri vardır. Kendi arasında: a) Âşık Tarzı Halk Edebiyatı b) Anonim Halk Edebiyatı c) Dini-Tasavvufi Halk Edebiyatı olmak üzere 3’e ayrılır. a. Âşık Tarzı Halk Edebiyatı: İslamiyet'ten önce başlamıştır. Bu edebiyatı genellikle “aşık” adı verilen sazlarıyla yazdıklarını besteleyip köy köy dolaşan ozanlar icra etmiştir. Hece ölçüsü kullanılmıştır. Dili sadedir. Nazım birimi dörtlüktür, yarım kafiye kullanılmıştır. Son dörtlükte şairin mahlası(adı) kullanılır. Aşk, ölüm, gurbet, ayrılık konuları sıklıkla ilenmiştir. Coşkulu, lirik bir söylenişi vardır. Kullanılan Nazım Biçimleri: Koşma Aşk, ayrılık, gurbet, sevgi, doğa, yiğitlik gibi geniş çerçeveli konuların işlendiği bir nazım şeklidir. 11’li hece ölçüsüyle yazılır. 3 ile 6 dörtlükten oluşur. Dili sadedir. Kafiyedüzeni “abab, cccb, dddb…” şeklindedir. Son dörtlükte şairin mahlası bulunur. Koşmanın konularına göre “güzelleme, koçaklama, ağıt, taşlama” adlı türleri vardır. Güzelleme: İnsan ve doğa sevgisinin lirik bir edayla işlendiği koşmalara denir. (Karacaoğlan) Koçaklama: Savaş, yiğitlik, kahramanlık gibi konuları işleyen koşmalara denir. (Dadaloğlu ve Köroğlu) Ağıt: Ölen kişinin arkasından duyulan acının ve onun iyiliklerinin işlendiği koşmadır. Taşlama: Toplumun veya bireylerin aksayan yönlerini eleştiren koşmalara denir. (Seyrani) Not: Güzelleme, koçaklama, ağıt, taşlama birer nazım türüdür. Varsağı Toros Dağları ve Adana civarında yaşayan “Varsak” boylarının söyledikleri türkülere denir. Kafiye düzeni koşma gibidir. 4+4 şeklinde 8’li ölçüyle söylenir. “bre, behey, hey” nidaları sıklıkla kullanılmıştır. En az 3 en fazla 5 dörtlüktür. Konu olarak hayattan ve talihten şikâyet gibi konular işlenir. Semai Koşma ile aynı konular işlenir. Kafiye düzeni koşma ile aynıdır. 4 + 4 =8 ‘li ölçüyle yazılır. 3–5 dörtlükten oluşur. Koşmadan ezgisi, dörtlük sayısı ve ölçüsü bakımından ayrılır. Destan 6+5 ‘li hece ölçüsüyle söylenir. Halk edebiyatının en uzun nazım biçimidir. Kendine özgü bir söylenişi vardır. Kafiye düzeni koşma ile aynıdır. Ayaklanma, kıtlık, savaş, hastalık gibi toplumsal konular işlendiği gibi bireysel konuların işlendiği destanlar da vardır. Dörtlük sayısında sınırlama yoktur. b. Anonim Halk Edebiyatı: Belli bir sahibi yoktur. Halkın ortak malı olan ürünlerden oluşur. Dili sade, akıcı bir halk Türkçesidir. Şiirlerde hece ölçüsünün 7’li, 8’li, 11’li kalıpları ağırlıklı olarak kullanılır. Şiirlerinin nazım birimi dörtlüktür. En çok yarım kafiye kullanılmıştır.. Bazı manilerde cinaslı kafiye görülür. Ölüm, aşk, tabiat sevgisi, ayrılık acısı, özlem, yiğitlik, toplumsal aksaklıklar gibi konular işlenir. Sözlü geleneğe dayanır. Kullanılan Nazım Biçimleri: Türkü Kendine özgü bir ezgi ile söylenen nazım biçimidir. Genellikle anonimdir, yazarı bilinenleri de zamanla halka mal olmuştur. Aşk, tabiat, ayrılık, hasret, gurbet, sevgi, güzellik gibi konular işlenir Türküler 8’li (4+4) veya 11’li (4+4+3) hece ölçüsüyle söylenir.. Türküler iki bölümden oluşur. Bent: Türkünün asıl sözlerinin bulunduğu bölümdür. Kavuştak: Her bendin sonunda tekrarlanan bölümdür. Nakarat ya da bağlama adı da verilir. Mani Hecenin 7’li kalıbıyla söylenirler. Bir dörtlükten oluşur. Uyak düzeni aaxa şeklindedir. İlk iki dize doldurmadır. Asıl konu son iki dizededir. Konu sınırlaması yoktur. Düz mani, kesik mani, yedekli mani ve cinaslı mani gibi türleri vardır. |